Geleceği Kucaklamak-2 Gelecekten Bugüne

 İlk tartışmalardan koparak ama yine de ilk yazıdan devam niteliği taşımaktadır...

"Nesnel durum olgunlaşmıştır ancak özne yoktur" belirlemesi  Türkiye'de 70'lerden bugüne sürekli olarak yapılır. Her bu belirleme sonrası geçmişten bugüne Partiler, birliktelikler, mücadele platformları kurulur. Her seferinde de Bolşevik Parti'nin sınırları tartışılır. İlkesiz sol içi birlikler bir yönüyle farklı grupların yan yana gelmesi diğer yönüyle yekpare görünmesine rağmen program-tüzük-örgütlsel pratik-ideolojik birliğin olmadığı kolektifler olarak hayat buluyor.  Lenin'in monoizme karşı geliştirdiği eleştiri sol içinde liberal yorumlamalara kapı açmıştı.(Bu Lenin'e ait bir kapı açış değil şüphesiz) Genel bir otoriteryanizm eşliğinde "çoklukta birlik" anlayışları gelişti. Bu anlayışlar kendi içinde bile çok farklı kulvarları oluştu. Sadece bir kaçını sayacak olursak; farklı grupların bir araya gelişleri, farklı siyasal yönelimlerin birlikteliği, farklı sınıfların sadece ideolojik olarak değil fiili olarak da parti içinde varlığını sürdürmesi, yüz çiçek açsın yüz düşünce okulu yarışsın'cı anlayışlarıyla çok kanatlı parti anlayışları vb. hepsi birbirinden farklıymış gibi görünmesine rağmen özünde açıkça Leninist parti modelinin artık işlevsizliğini ve güne cevap veremediğini itiraf etmektense Bolşevik Parti anlayışını güya geliştirme maskesi takmasıyla bir ve aynıdır. Bunları sadece başlıklar olarak bırakıp kendi konumuza geçelim.

Gelecekten Bugüne

Kapitalist üretim işçinin kendisini makinenin bir parçası haline getirir. İşçi makinenin bir uzvuymuş gibi üretici eylemini gerçekleştirir. Bu bir yönüyle işçinin kendisini tek biçimciliğe hapis ederken, buradaki "uzmanlaşması" pratik olarak hızlanmasıyla beraber özünde bu sürecin nesnesi haline gelir. (işçinin nesneleşmesi yapısalcıların anladığı biçimde gerçekleşmez) Bu süreç aynı zamanda artı-değer yaratmanın da sürecini oluşturur. Yaratılan artı-değer çevirimini tamamlamak için "pazara" taşınır.

Bu biçimin kendisi aynı zamanda yapısalcı anlamda olmasa da diğer ilişkilerde de bir paralellik yaratır. Birey ve kolektif arasındaki ilişki aynı kapitalist üretim biçimindeki gibi bireyi makinenin parçası olarak görme eğilimi taşıyabilir. Bireyin duygu durumundan (psikolojik, duygusal dalgalanmalar vb.) , yaşanılan toplumdaki tüm geri biçimlerin baskısı altında da yaşadığı gerçeklere kadar (aile, mahalle baskısı vb.) kavrıyor olmak bunu geri biçimde uzlaşı için değil ileriye doğru çözümün parçası olmayı koşullar. İlki bu. 

İkinci olarak belirli tarzlarda uzmanlaşmalar, siyasal, felsefi, teorik birikim doğal olarak eşitsiz gelişir. Bu eşitsizliği korumak, kapitalist değer yasasına uygun biçimde bir hiyerarşi yaratma eğilimi taşır. Yine bunu geriye doğru uzlaşmayla değil ileriye doğru geliştirme zorunluluğu vardır. 

İlkel komünal toplumlardan bugüne kadar insanlığın birikimli ilerleyişini aklımızdan bir an bile çıkartmamak bu sürecin yapı taşını oluşturduğunu düşünüyorum. Tek bir meyve ağacının takibi, ne zaman yenilebilir meyveler verdiğinden, ağacın artık istediğimiz yerde ekebiliyor oluşumuzun bilgisinin aktarımı bile onlarca belki yüzlerce yıl sürmüştür. Haliyle kolektif içindeki düzeyler arasındaki farkın üste doğru gelişip-silikleşmesi de bu ortak birikimle ilişkidir.

Marx'ın "sabahları avlanıp, öğleden sonraları balık tutup, akşamları hayvan besleyip, akşam yemedğinden sonra felsefe yapmak" olarak söylediği sözler pek çok biçimde yorumlandı. Bu aynı zamanda herkesin kendisini çok yönlü geliştirebileceğinin de yorumlaması anlamına gelmektedir. Hayır bir sabah uyandığınızda ansızın doktor olacağınız anlamında değil, gerekli emek-zaman ayırıp, belirli yönelimlerle beraber hem kaba iş bölümünden kurtulmanın hem özgür zamanın kullanımına hem de kişinin tüm potansiyelini toplumsal biçimde açığa çıkartacağı bir düzlemi bize sunar. Kolektif bireyin doğal eğilimlerini geliştirmesi, geliştilmek istenen yeteneklerin kazandırılması, kazanılan yeteneklerin toplumsallaşmasıyla bir bütünlük kazanır. 



Uzmanlaşma yoluyla kolektif içindeki bireyin nesneleşmesinin kırılacağı bir diğer yer sadece üretim sonrası çıktılarla girilecek ilişkiler değil, üretim sürecinin kendisinde de belirlenir. Ortaya atılan politikaya doğru tek yönlü bir ikna süreci işletilmesi uzun vadede sorunları da getirir, bunun karşısında beraber üretim koşullarının yaratılmasının yol ve yöntemleri bulunması gerekir. Ancak kolektif içindeki bazı bireylerin konulardaki yetkinliğini de köreltici tarzdan da uzaklaşarak, bir bütünlük sağlanmalı.

Buradaki alt çizimler ilk giriş paragrafıyla bütünlük içindedir. Ne idealist tarzda bu konularda da idealist bir tekçilik içerir ne de idealist tekçilik karşısında liberal çokçuluğu barındırır. 

Bu iki biçim de kendi içinde bürokratik yapıyı oluşturur. İster parlementer ister doğrudan demokrasi işletiyor olsun burjuva biçiminde katı, hantal, enerjiyi soğuran, "parmak demokrasisi"yle sonuçlanan bir bürokratik yapı oluşturur. 

Sosyalist işçi demokrasisinin kolektif içinde de işletmek, denetimi; denetleyen ve denetlenen, yönetimi; yöneten ve yönetilen, kararları; karar alan ve uygulayan, strateji ve taktiği; ortaya çıkartan ve pratiğe döken, felsefeyi; yapan ve öğrenen vb. biçimlerin tek yanlılığını yıkmayı içerir. Bu gelecekteki sosyalist üretim ilişkilerinin toplumsallaşmasının bir yönünü oluşturur.  Bu da bürokrasiyi değil sadece burjuva biçimiyle demokrasiyi aşmayı bırakalım sosyalist devlet ve demokrasisinin de aşmayı hedefleyen biçimi içinde barındırır.

Proleter sosyalist demokrasi, tekçiliğin karşısına koyulan liberal çoğulculuk temelden farklıdır. Fiili biçimde farklı sınıfların ( orta-ileri burjuvazinin söz-yetki, temsiliyet hakkı gibi) varlığına izin veren, çok kanatlı var oluşun sürekliliğine izin veren, teorik-pratik olarak son kertede sadece parmak demokrasisine yenilenlerin tabi olduğu biçimlerin kendini diğer seçime kadar örgütleyebilen tarzın dışındadır. Bu biçimlerin olduğu gibi kendisini korumasını işleten mekanizmaya karşı olmak temelde "tekçilik" değildir.  

Kolektifin kendisi, kabaca parçaların bir araya gelip değildir. Bu kısa vadede pratik bir ivme kazandırsa da uzun vadede içe doğru çökmeyi içinde barındırır. Konunun buralara doğru açılması zorunluluğu kolektif içindeki burjuva biçimlerden sıyrılmaya çalışırken var olan çelişkilerin "çoklukta birlik" tarzında değil, kapitalizmde yaşıyor oluşumuzdan doğan çelişkiler olduğunun alt çizimlerini oluşturur. Ve bu çelişkilerin çözülme eğilimi ancak gelecekten bugüne doğru gelen komünizm ufkuna sahip olmakla ilişkilidir.  

Devam Edecek....

Merkan Aksoydan 




Yorumlar