Polemik- sayı 12
Rojava İçin 1 Genç!
1000 değil 1, yazıyla bir. Kırıcı, incitici gelebilir. Konumuz da siyasi örgütler değil yanlış anlamayın. İnanıyorum ki herkes elinden geleni yapıyordur. Rojava için yapılamayacak olanın nedenlerine dair bir giriş yapma niyetindeyim.
Açıkça söylemek gerekir ki bırakalım “Rojava için bin genç” diye bir platform kurmayı, kimsenin de aklına böyle bir platform gelmez.
Aaron Bushnell “Özgür Filistin” diyerek bedenini ateşe verirken de Türkiye’de kimsenin aklına bırakalım böyle bir eylemi, drone üretim alanına kırmızı renkle içi doldurulmuş bir balon bile atılamaz. Filistin Dünya’nın her yerinde meşruluğunu kazanmış bir mücadele hattı olduğunu inkar etmemek gerek. Rojava için ya da bir bütün olarak Kürdistan için böyle bir meşruluk yoktur. (Tabi bu bizim gözümüzde değil). Dünya’nın geri kalanında (Yine Türkiye değil) İŞİD’e karşı mücadelede bu meşruluk bir noktaya kadar kazanılmış vaziyette. Ancak orada da bu kazanım Filistin kadar toplumsallaşmamış vaziyette.
Türkiye’de “anti-emperyalizmin” KESİŞİMSEL noktadan “batı karşıtlığı, gavur düşmanlığı, ümmetçilik, milliyetçilik” gibi bir skalaya sahip. Yani ABD karşıtlığı, İngiliz oyunlarını bozmalar, İsrail’in bilmem neyi, sol dışında da toplumun büyük kesiminde öyle veya böyle anti-patisine sahip. Haliyle kurulacak herhangi bir platform Kürdistan için aynı yerden gerçekleştirilemez. Üstüne üstlük ABD’nin gözünü diktiği Irak-İran-Suriye iktidarları da solda uzun zaman boyunca hedef dahi değildir. Haliyle anti-emperyalist savaş karşıtlığı yer yer bu ülkelerin mevcut iktidarlarının açık desteklenmesi ya da en fazla geçmişte olduğu gibi “ne Saddam ne ABD” gibi bir formülasyona sahiptir. Oysa Kürdistan’ın işgal edilmiş bir toprak oluşu gerçekliği, bu gerçekliğin oraların mevcut iktidarlarla Kürdistan arasındaki çelişkinin de üstünden atlanılmasını koşullar bu formülasyonlar.
Geçenlerde birisi “Filistin Turnusoldur” diye yazmıştı. Turnusollar sürekli değişse de değişmeyen olarak uzun yıllardır mevcudiyetini koruyan Kürdistandır, Filistin değil.
Kürd ve Kürdistan gerçekliğinin toplumsallaşması için HDP kurulmuştur. 2015’ten bu yana neler yaşandığını tek tek sıralamaya ihtiyaç duymuyorum.
İşçi sınıfının eylemliklerinin toplumsallaşması ve Kürdistan gerçekliğinin toplumsallaşması meselesi yaşananlara bakıldığında devleti köklerinden sarstığını görmemek için kör olmak gerekir. Haliyle bu iki konunun militanlaşmasının ihtimali bile bırakalım devleti, kendisine solcuyum diyenin bile dizlerini titretir.
Derdimiz Rojava’nın toplumsallaşması ise baştan başlama zorunluluğu açıktır. HDP’nin farklı güçlerle hedeflediği Kürd- Kürdistan gerçekliğinin toplumsallaştırma isteği kısmi olarak başarıya ulaşsa da istenilen sonuç alınmamıştır.
Türk devletinin Rojava’ya doğru uzun zamandır kesintisiz yürüttüğü savaşa karşı çalışmalar yürütmeden anti-emperyalist savaşın gerçekliği de anlaşılmazdır. Türk devletinin emperyalistlerle Suriye’nin paylaşılmasıyla ortaklaşması ama aynı zamanda Rojava ile çelişkisi sürüyor. Bu çelişki emperyalistlerin zorlamasına rağmen kökten bir çözüm gerçekleşmiyor. Türk devletinin bu paylaşımdan istekleri bitmez bir iştahla bugün hâlâ sürdürüyor. Gazeteciler, siviller öldürülüyor, sivil yerleşim alanları, tarlalar, imalathaneler, hastahaneler sürekli olarak bombalanıyor.
Yine de Rojava’nın toplumsallaşmaması, böyle bir iradeyi örgütleyememek herkeste biraz hayal kırıklığı yaşatması gerekir. Şovenizm zehri toplumun tüm hücrelerine girmiştir. Bunu yıkmanın basın açıklamalarından, protesto eylemlerinden daha köklü çözümlerle gerçekleşeceği açıktır.
Çok mu zordu asgari ücret tartışmalarıyla savaş-silah sanayisine ayrılan bütçeyi birbirine bağlamak?
Çok mu zordu Suriye’deki bu savaşta, Kürdistan’ı da içeren enerji güzergahlarını birbirine bağlamak?
Çok mu zordu sendikalarda iş yeri temelli şovenizme karşı mücadele için kitapçıkların-konferansların süreklileşmiş biçimde gerçekleşmesi?
Bölge’deki emperyalist savaş nedir ki zaten? Irak’ta, Suriye’de, İran’da AB-D’nin buraları yıkma hedefiyle ilerlemesine, bu ülkelerdeki işgal edilmiş Kürdistan gerçekliğine rağmen her seferinde “işbirlikçi kürtler” anlatısına düşmemek için daha neyi görmek gerekir?
Eylem yapmaktan da bahsetmiyorum. Filistin gibi, eyleme yapılmasa da fısıltıyla hak vermesi, onaylaması, “onların da hakkı” dedirtmekten bahsediyorum. Bunun için de ulusların asli haklarının günlük çalışmaya yedirilmesinden, bu pencerenin her zaman açık tutulması zorunludur.
Bunun için de KÖH’e-müttefiklerine ihtiyaç yoktur. Bu zaten asli görevdir. Bu işçi sınıfı için de, bu demokrasi kırıntıları için de zorunludur.
Bunun yerine, Türk bayrağıyla barışma, devletleştirme adı altında ulusal-devlet kapitalizme özlem, NATO’dan çıkma isteği ama devletin ulusal sınırlarını koruma olarak dönen politik merkezlere “ama işçi sınıfının kurtuluşunu istiyorlar” diyerek üzerinden atlanacak hiçbir şey yoktur. Aksine açık politik mücadele hattını oluşturuyor.
Devrim isteyen, şovenizmle programatik mücadele etmek zorundadır.
Ama doğru “onu da siz yapın” cevabımız vardı.

Yorumlar
Yorum Gönder