Karşı Devrim İçinde Karşı Devrim

   Polemik- Sayı 9

Karşı Devrim İçinde Karşı Devrim

Suriye’de Devrim Sayıklamaları-3 


Suriye için “Ortadoğu’da son laik kale düştü” diyerek iç geçirenlerle  HTŞ’nin ve kurulan geçici hükümetin emekçilerin faydasına olduğu görüşleri arasında bir de eylem birlikleri konuları açılmış vaziyette. Ayrı ayrı yanlış konumlanmaların teorileri yapılmaya özen gösteriliyor. 

Bu bir yandan alışık olduğumuz tartışma. 50’lerden bugüne irtica tehlikelerine karşı  “Kemalizm ve onun laik ilericiliği” her darbede sığınılan bir liman olmuş, sözde sosyalistler için ise “sol-kemalizmin, ilerici laikliğiyle” ittifak arayışları 60’lardan bugüne sürmektedir.

Üst yapıda şekilsel olarak var olan “kemalist laiklik”, bugün Avrupa’da ve Amerika’da “Pinkwashing”’in benzeridir. Yüzeyseldir, üstencidir, kitlelerden kopuktur. Onlar için sadece batı demokrasisine ait olduğunun kanıtıdır. Anti-komünist, anti-demokratik ve şovenist iktidarın, kendileriyle ittifak halinde olması dahilinde feodallerle de sorunu yoktur. “Kurtuluş Savaşı’ında” başlattıkları ittifak cumhuriyetin ilk yılları boyunca devam etmiş ancak kendisine entegre olmayan güçlere karşı anti-feodalizmi hatırlamıştır. 

Cumhuriyetin M. Kemal yıllarını “küçük-burjuva iktidarı, cılız da olsa anti-emperyalizm var” tespitleri, bugün Esad için denildi. İki isimle de özleşen karşı-devrim, baskı ve zulüm, Suriye’nin 2010’a kadar olan ekonomik alt yapısı maruz görmeye vardırılıyor. 

Esad’a karşı on yıllardır birikmiş öfkenin maddi temelleri, burjuva demokrasisinin bile gerisine düşmüşlüğü altında aranabilir. Tutarlı bir sosyal-demokratın bile savunması gereken temel şeyler, sosyalistler olarak “küçük-burjuva diktası, cılız da olsa anti-emperyalizm” diyerek gerisine düşülecek şeyler değildir. Onlarca yıldır Kürd halkına bir kimlik çıkartmayı bile çok görmüş bir iktidarın ama’lı açıklaması anti-emperyalizm üzerinden meşrulaştırılamaz. 

Her iki tarafında Türkiye’de laiklik ve Suriye’de HTŞ eliyle demokrasi anlatıları, sınıfsal bağlamdan kopartılmış bir şekilde önümüze koyulmuş, kırmızı hap mı mavi hap mı diye bize sunuluyor. 

İşçi sınıfının devrimci-bağımsız örgütlenmesi onun aynı zamanda burjuva, küçük-burjuva siyasal aklından da bağımsızlaşmasıdır.



        Karşı Devrim Sürüyor


Karşı devrim HTŞ ile sürüyor. Bunca yıldır Hristiyanlığın ya da Batı’nın uzantısı olarak görünen kapitalizm, demokrasi, laiklik vb. Dün sovyetlerin etkisiyle tabu olmaktan çıkmıştı, bugün de kapitalist-emperyalizmin organları olarak diktatörlerin altında varlık gösteren HTŞ gibi karşı-devrimci güçler için batıyla uyumlu olduğunun görüntüsü için kullanılır vaziyete gelmiştir. 

HTŞ ve ittifakları bir taraftan açık katliamlarını sürdürürken bir taraftan da “barkodlu giriş kartları” bastırarak ne kadar da teknolojiyle, güncel dünyayla uyumlu olduğu göstermeye çalışıyor. "Açık toplum” masallarını da batı medyası oraya giden “gazeteciler” eşliğinde anlatmaya çalışıyor. Açık infazların yaşandığı haberlerinin yanında “Kimse bana başını ört demedi” komedileri çekiliyor.

HTŞ üzerinden ya da kurulacak yeni “hükümetin” de biçimsel olarak bu görüntüler verilmeye devam edeceğe benziyor. Yine bize sınıf bağlamından kopmuş bu anlatılar sadece mide bulandırmıyor, emperyalist-kapitalistlerin temel hedeflerini de görünmez kılmaya yarıyor. 

Azerbeycan’dan Aliyev Erdoğan’ı arayıp Suriye’nin bu durumundan memnuniyetini dillendiriyor. Doğaldır. Bir taraftan petrol akış güzergahlarının önündeki engeller kalmış, Irak kalkınma yolu projesi gündeme tekrar gelmiş, Antep-Ceyhan hattı üzerinden Ortadoğu’yu AB’ye bağlayan sermaye koridoru Suriye’deki bu karşı-devrim ile “pürüzler” ortadan kaldırılmış, direniş hattı kesintiye uğramış ve sonuç olarak kapitalist-emperyalizmin sermaye ve emek akışkanlığını stabilize etme “umudu” yeşermekle kalmamış büyütmek için koşullar da hazırlanmıştır. 

Bu görüntü altında proleter devrimci bakış açısının berraklığına ihtiyaç vardır. Emperyalizm çağında, iki taraf için de geçerli olan proleter demokrasisinden başka demokratik bir çıkış olmadığını, emperyalist-kapitalizme entegre restorasyon isteğini demokratik halk hareketi gibi gösterilmesine karşı da  proleter sosyalizme doğru atılmayan adımın, emperyalist gericiliğe doğru atılan bir adım olduğunu ortaya koymak gerekir. 

Bugün gericilikle özdeşleyen yer emperyalizmdir ve bunun sınıfsal bağlamıdır. Kapitalist-emperyalistlerin desteklediği cihadistlere karşı gerçekleştirilecek mücadeleyi, din-ateizm çelişkisiymiş gibi, laiklik-şeriat çelişkisiymiş gibi gösterilmesinine karşı da marksist tutum almak zorunludur.

Geçmişte  faşist askeri darbelerin bir sığınağı olan “irticaya karşı laiklik” sloganlarına açık kapı bırakmadan, bugün “Kemalist-laiklik” anlatısına, Marx döneminde  “genç hegelcilerin” hatalarına düşmeden ya da sekülerlik adı altında burjuva kaba materyalizmine kapılmadan, toplumsal kökenlerini bilerek, aydınlanmacı küstahlık ile müslüman-hristiyan veya başka inanışlara sahip olanları küstürmeden ancak diyalektik materyalizmi de elden bırakmadan yol yürüme boynumuzun borcudur. 

İletişim: kentyoksulu@proton.me

Yorumlar